GEÇMİŞ GÖZÜMDE CANLANDI YENİDEN
2001 yılı sıcak bir ağustos günü. Ömrümün en heyecanlı günlerini yaşıyorum.Bir kaç gün içinde atama sonuçları açıklanacak.Ve ben sevdiğim sabırsızlıkla başlamak istediğim öğretmenlik mesleğine ilk adımı atmış olacağım.
Ve nihayet sonuçlar açıklandı. Bir akşam üniversiteden arkadaşım Turgay arayarak atama sonuçlarının açıklandığını söyledi. Hemen internete bağlanıp atamamın hangi şehre çıktığını öğrendim. Dördüncü tercihim olan Niğde şehri benim için yeni başlangıcın ismiydi.Haritada o akşam Niğde’ye baktım meraklı gözlerle…
İnternetten Niğde’yle ilgili görüntü ve dökümanları incelemeye başladım. Niğde’yle ilgili görüntüleri görünce hayli şaşırdım. Çünkü resimlerdeki haliyle Niğde, üniversite eğitimimi gördüğüm Amasya’ya çok benziyordu.
Nihayet 17 eylül akşamı Samsun’dan Niğde‘ye farklı, tarifsiz duygularla otobüsle hareket ettim. Gece sabaha karşı 3’te Niğde otogarındaydım. Terminalde günün ağarmasını sabırsızlıkla beklerken bir yandan da etrafımda sohbet ettiğim insanlarla merakımı gidermeye çalışıyordum. Sabahleyin erkenden dolmuşla Hükümet Meydanına ulaştım. O anda öğretmen evine doğru ilerlerken aklıma internette tanıştığım , öğretmen olduğunu ifade eden Cemil Ceyhan geldi. Bana yardımcı olacağını söyleyen bu zatı aradım hemen. On dakika sonra gelen bu meslektaşım bana kırmızı avrupa arabasıyla kısa bir şehir turu yaptırdı. Ardından beraberce Milli Eğitim Müdürlüğü binasına geldik. Burada beni birkaç müfettişle tanıştırdı. Burada bir müddet bekledikten sonra il içi atama sonuçlarının açıklandığı haberiyle harekete geçtik. Heyecanla sonuçlara baktık.Ulukışla Aktoprak İlköğretim okulu atandığım okuldu. Cemil Hocanın ilk tepkisi oranın soğuk bir yer olduğu yönündeydi. Daha sonra Cemil hocayla vedalaşarak Minibüsle Ulukışla’ya doğru hereket ettim. Bilmediğim, kimseyi tanımadığım ilçeye varınca öğretmenevinin yerini sordum. Bana postanenin üsttarafında dediler. O heyecanla hemen postaneye varıp üstkata nasıl çıkacağımı, öğretmenevine gitmek istediğimi söyleyince görevli kişi gülerek öğretmenevinin üst katta değil karşı tarafta olduğunu belirterek bana yolu tarif etti.ve o akşam Ulukışla öğretmenevinde kaldım.
Sabahın ilk ışıklarında Ulukışla, yeşile alışan benim için doğrusu pek çekici gelmemişti. Bir de görev yerim Aktoprağı ‘Şu dağların ardı…’diye gösterenlerden sonra iyice karamsarlığa kapıldım. Ulukışla Milli Eğitim Müdürlüğüne giderek durumumu izah ettim. Dönemin Milli Eğitim Müdürü Muzaffer Nenni’yle tanıştım. Bana sohbet esnasında çeşitli tavsiyelerde bulundu. Daha sonra öğlen 12:00 de kasabaya giden otobüsle görev yerime gidebileceğimi söyledi.
Aktoprak kasabasına ait otobüse bindiğimde içimi değişik bir heyecan sardı.Memleketimden kilometrelerce uzakta bir otobüste yapayalnız bilmediğim farklı bir ortama katılacaktım. Otobüsteki bir köylü kadına kasabada kiralık evin bulunup bulunamayacağını sordum. O da kiralık eve bulabileceğimi, öğretmenlerin kasabada kaldıklarını söyledi.Otobüs hareket ederken daha sonra öğrencimin velisi olduğunu öğreneceğim Şöför Mehmet abiyle tanıştım.Otobüs Aktoprak’a doğru hareket ederken canım iyice sıkılmaya başladı. Çünkü ilerlediğimiz yolun etrafı sırf kayalıktı ve ağaç,yeşillik adına hiçbir şey yoktu. Aktoprak adı zaten bana beyaz bir dağ, bir iki bina, okul ve cami gibi görüntüler getiriyordu. Otobüs ilerlerken artık cep telefonuma da bakmaktan korkuyordum. Çünkü telefonun çekmesinin, bu ıssız ve kuytu yollarda ve dahası ulaşacağım kasabada imkansız olduğunu düşünüyordum.
Nihayet 25 dakikayı geçen yolculuğum tamama ererken ıssız yolun aksine yemyeşil cıvıl cıvıl bir kasabayla karşılaştım. Otobüsten inince hemen okulun yerini sordum. Okula gidince beni kapıda Okul Müdürü Fatih Duruel karşıladı. Kısa bir tanışmanın ardından öğretmenlerle hemen kaynaştım. Artık diğer adının -KILAN- olduğunu öğrendiğim bu kasabadaki günlerim başlıyordu.Vakit öğlen vaktiydi ve herkes evlerine gidecekti. Bu vesileyle evine ilk gittiğim arkadaşım Din Kült. Öğretmeni Mücahit Çatal olmuştu. Yemek dönüşü hemen derslere girmeye başlamıştım bile…Okul genel olarak genç kadroya sahipti. Matematik öğretmeni Musa Cin, o yaz evlendiği Anasınıfı öğretmeni Gülay Cin, Fen Bilgisi Öğretmeni Alaettin Çolak, Türkçe öğretmeni Celal Adıgüzel, sınıf öğretmeni Kılanlı Süleyman Özcan, yine sınıf öğretmeni Yaşar Aydoğdu, mesleğin canlı tarihi Perihan Usluer ve beni birkaç gün evinde misafir edecek olan Müdür yardımcsı Hilmi Toprak..
Niğde’ye gelişimle artık hayatım farklı bir boyut kazanmıştı. Hep hayalini kurduğum, dört yıl boyunca başlamak için sabırsızlıkla beklediğim öğretmenlik mesleği artık hayatımın bir parçası olmuştu. İlk günden itibaren tarifsiz duygularla girdiğim dersler, beni başka bir dünyaya sevketmişti adeta.Derslerden, öğrencilerden tarifi imkansız keyif alıyordum. Anadolu’nun güzel bir kasabasında öğretmen olan Murat artık kendisini eğitim ordusunun dinamik bir ferdi olarak görüyordu. Ve bunun için derslerini, öğrencilerini, okulunu doya doya yaşıyordu.
Ve yıllar geçti. Güzel yurdumun güzel kasabasındaki okulunda Murat öğretmen ilk günkü gibi aynı heyecan ,aynı coşkuyla ama biraz daha fazlasını verebileceği kanısıyla devam ediyor kutsal bildiği görevine…
31.10.2006
MURAT AKSOY